Her neyse İskender Pala'nın Od isimli romanı güzel tavsiye ederim. Güzel diyorum çünkü 2 saat başından kalkamadım Yunus Emre'nin hayatını yani İnsana duyulan sevginin, aşkın Allah a olan aşka dönüşmesini anlatıyor yazar. Elif Şafak'ın Aşk isimli kitabında da Mevlana Hazretlerinin hayatı benzer şekilde anlatılmıştı. Bu tarz romanları okurken gerçek AŞK ın insana ya da herhangi birşeye değilde hiçbir zaman değişmeyen Tek olan Allah a olabileceğini tekrar tekrar görmek beni Yalnızca ona bel bağlamaya, ona muhtaç kalmaya sevkediyor. Dünyalık aşkların her zaman dert tasa getirdiğini ama ilahi aşkın hep mutlulukla sonuçlandığını gösteriyor. Gerçekten öyle değil mi birisine aşık olursun aşık olduğun özelliği maddi ya da manevi güzelliğidir. Ama bir gün gelir ya o değişir ya da senin güzellik görecililiğin. Güvendiğin kim varsa ya da ne varsa bi anda yok olabilir hayatında. O zaman senin o şeye karşı duyduğun sevgi ve aşk sana çekilemeyen bir ızdırap verebilir. O yoksa bende olmayayım dersin gözün hiç birşeyi görmez olur ama yarana derman olan bulunmaz-O'ndan(c.c) başka-. O yüzden öyle birşeye bağlanacaksın ki imdat dediğinde yetişecek hiç bir zaman seni unutmayacak sana senden daha yakın. İşte O Allah'tır(c.c) Kuluna karşı sonsuz merhamet sahibi. Bir insana Allah dost ise ona bütün dünya küsse önemi yok. Derdimiz de ondan gelsin dermanımızda-Amin- Yazarlarımız da böyle kitaplar yazmaya devam ederler inşallah biz de kitap okuma keyfine varalım her daim.
6 Haziran 2012 Çarşamba
okumak
Oturup 2 saat mola vermeden kitap okumayı özlemişim uzun zamandır vakit ayıramıyordum. Elif Şafak'tan Baba ve Piç i okuduktan sonra İskender Pala'nın Od isimli kitabına başladım akıcı. olayları ve yaşanılan zamanı betimlemesi çok başarılı. Ben betimlemenin fazla olduğu kitapları sevmem zaten. hayal gücüm geniştir istediğim şekilde canlandırmayı severim, yazarın beni belli yere kadar yönlendirmesini isterim. Bir keresinde bi roman okumuştum lise yıllarımdaydı. O kadar çok ayrıntılı betimleme yapmış ki olay neydi unutuyorsun. Hiç abartmıyorum romanda şöyle tasvirler yapılıyordu: Ormanda karşısına bir kurt çıkmıştı boyu ne uzun ne kısaydı yaklaşık 8 aylık kadardı tüğleri alacalıydı dişleri belindeki bıçaktan bile keskin pençeleri suratı kadar vardı sesi hırıltılı ve tehditkardı adımları hedefine yaklaştıkça hızlanıyordu bunu gören albert birden ölümü hatırladı ve yakınlarından en son anneannesini. Etrafı siyah yuvarlak taşlarla çevrili üstünde hastayım dedim dedim inanmadınız bak ne oldu şimdi yazan mezar taşını ve her ziyarete gittiğinde götürdüğü mavili morlu köylerinin üstündeki kayalıklarda yetişen ve kimsenin çıkamadığı bir yerde yetişen çiçekler aklına geldi. şimdi burada olay neydi betimlemeler seni nereye getirdi bana adamın karşısına canavar gibi bi kurt çıktı de ben onu kafamda canlandırırım :)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder