26 Aralık 2012 Çarşamba

tablet ve android modası

gelişen teknoloji ile tablet fiyatları da düştü çin malı falan ama çoğu iş görüyor 7" lik bir android tablet ile çoğu şeyi yapabiliyorsunuz artık. mesala ben bugün kendi laptopuma bağlanarak bir dosyayı inceleyebildim tabletimden :) bana kalırsa samsung bu tablet işinde on numara şu videodaki gibi profesyonel bi cihaza sahip olmak için çok fazla bekleyemedim ve ufak çaplı birşey aldım ama buna sahip olmam için de en fazla 6 ay beklemem gerekecek :)
bu arada aldığım tabletin markası da "ainol novo 7 mars" ucuz ve kaliteli bi cihaz almak isteyenlere tavsiyemdir. ( ucuz derken indirimdeyken. yoksa diğerlerine göre pahalı yani ;)

25 Kasım 2012 Pazar

Bırakın bu numaraları

kaç etkiliyordu vize final quiz ödev ? kaç aldın vizeden finalden? kaçıncı sınıfa gidiyorsun? kaç lira sizin harçlar? ne kadar kira ödüyosun? kaç kişi kalıyosunuz evde ? ne zaman bitiyo okul? bu sayılardan da sorulardan da kurtulmak için 6 ay kaldı (inşallah). Sonra başka sayılar gelecek ama önemli olan bu sayılara takılı kalmamak

18 Kasım 2012 Pazar

13 Kasım 2012 Salı

Enstrümantel 10 numara


Vizelere çalış(a)mama durumlarında girdiğimiz youtube da favoriler listemde gördüğüm an özlediğimi farkettim bu şarkıyı...

28 Eylül 2012 Cuma

üzüm pekmez

geçen hafta köyümüzdeydik. hem hasat hem de pekmez için gittik. pekmez yapımı çok zahmetli bir iş. toplamda yaklaşık 30 35 saatini alıyor insanın. suyunu çıkarması kaynatması vs. Biz ondan önceki hafta gidip toplamıştık üzümleri 1 hafta dinlendirdik depoda.

(babamla dedem)

 sonraki hafta diğer köydeki üzümleri toplayıp başladık pekmez yapmaya. üzümler çuvallara konulup çiğnendikten sonra önce derin bir kazanda pekmez toprağı ile kaynatılıyor. daha sonra toprak dibe çöktürülerek başka biz kazana aktarılıyor. bu işlemin yapılmasının sebebi üzüm suyundaki buruk tadın gitmesidir. daha sonra ocaktaki kazana konularak istenilen kıvama gelene kadar ( bir kazan ortalama 3.5 saat kadar) kaynatılır. ve tüketime hazır olur.
 hazırlıkları ilk hafta gittiğimizde yaptık. ilk işimiz, geçen sene pekmez yapımını bitirdikten sonra bozduğumuz ocağı tekrar yapmak oldu.
 Babam ocağın etrafına koymak için çamur karıyor.
 bu dede de ocağın sahibi kalite kontrol mühendisi mübarek:) biz yapıyoruz o kontrol edip düzeltme yapıyor. 
 malum üzüm çok olunca kazana ek yapmak gerekiyor kısa sürede yapabilmek için. burada da sac koyuyorlar daha fazla üzüm suyu alsın diye.
 burada bizim bağ ve bağdan köy manzarası
 panoramik köy resmi
 panoramik bağ
 annem pekmezi savururken(taşmasın diye) babam da ateşi çekiyor sanırım şu sıralar almaya yakındı.

işte bööyle bizim pekmez maceramız. yorucu oluyor ama kendi yaptığımız pekmezi yiyince ne yorgunluk kalıyor ne de başka birşey. 
Bağımızın kenarındaki ceviz ağaçlarında topladığım cevizleri de kurutup kışın üstüne serptin mi tadından yenmez. kış mevsiminde bile alev atar vücudun :) belki de kışın hasta olmamamın sebebi budur kim bilir..

18 Eylül 2012 Salı

sezon açılışı

uzun bir aradan sonra blogumda yazmaya devam edeceğim pazar pazartesi günü güzel olaylarla karşınızdayım   inşallah :)

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Ramazan

         Evet sokaklarda caddelerde gezerken kendini pek hissettirmeyen bir ramazandayız. Bu konuda konuşmak belki benim gibi dinini layıkıyla yaşayamayan birine düşmez ama bugün bu konudaki hissiyatımı sizinle paylaşmak istedim.
         Ramazan deyince haliyle oruç hakkında konuşacağız. Türkiyede inançlar ve inandığı gibi yaşama konusunda sanırım kimse sıkıntı çekmiyor zira her inancın ve ibadet alanlarının serbest olduğunu görüyoruz (kilisesinden havrasına cemevinden farklı mezheplerin camilerine kadar hepsi devletten onay alabiliyor). E dini vecibeleri yerine getirme konusunda da herkesin birbirine saygısı var ( en azından benim çevremde ve gördüğüm kadarıyla böyle). Kimse kimseye niye oruç tutmuyorsun namazını kılmıyorsun vs gibi şeyler söylemiyor. Yapanın yapmayana karşı saygısı ve anlayışı varken yapmayanın yapana karşı sorumlulukları olmaz mı? Oruç tutmayana her zaman saygım vardır hiç birini yargılamıyorum ki bana düşmez bu Allah (c.c) ile kul arasındadır. Ama tutmayan insanların da tutana karşı bir saygısı olması lazım diye düşünüyorum. "Oruç tutmuyorum ama tutan insanlara da zulüm etmeyeyim yiyeceğimi içeceğimi kıyıda köşede yiyeyim içeyim nefis bu oruçlu insanların canı çekebilir" diye düşünmez mi insan? Düşünmüyorlar işte. Şimdi "Sen orucunu tut, sonuçta bu da bir sınav" diyenler çıkabilir ben de o insanları gördüğüm zaman zaten bunu söylüyorum kendime. Ama herkesin bu sınavı geçmesi kolay olmuyor maalesef. Eski zamanlarda gayrimüslimler bile açıkta yemek yemiyorlarmış müslüman kardeşlerimizin canı istemesin diye. Müslümanın müslümana garezi var şimdilerde. Ben oruç tutmuyorum kimse bana karışamaz diyor içiyor suyunu, çayını, çorbasını. Tamam sana birşey diyen yok da bu yaptığın oruçlu insana zulüm olmaz mı?
        Başta da dediğim gibi ben dinini tam anlamıyla yaşayan birini olmayarak bana bunları yazdırıyorsa bu insanlar demek ki yaptığımızda bir yanlışlık var diye düşünüyorum. Yanlışım varsa düzeltin her türlü yoruma açığım yorumlarınızı isimsiz olarak yayınlayabilirsiniz. Ayrıca yanlışlarımı düzeltmeniz hoşuma gider. Her insanın yanlışlarını en yakın zamanda düzeltebilmesi dileğiyle hayırlı geceler..

4 Ağustos 2012 Cumartesi

kazanan Mertcan DURUCA

hediyimizin sahibi Mertcan DURUCA oldu ilgisinden ve ilginizden dolayı teşekkür ediyorum hediyemizi takdim ettikten sonra burada da sizinle paylaşacağız inşallah :) 


sürprizzzzzzzzzzz :)

bloğumun en alt kısmında bir sayaç var kimler farketti bilmiyorum ama işte o sayacı 1000 de yakalayan kişi print screen yapıp mail atarsa ona bi sürprizim olacak. bu olayı birinden gördüm merak ettim bakalım 1000. takipçim kim olacak :)

31 Temmuz 2012 Salı

yine güzel bir gün geçirdim toprağımda


pazar günü sırf iftar için köye gittik evdeki birkaç işi yaptıktan sonra yerimde duramadım tabi hemen oltamı alıp indim çayın kenarına. bahçeye suyu saldıktan sonra oltamızı da çaya attık.çok keyifli bir pazardı. 

 bağ evi ve dedemin kabakları, hıyarları, ayçiçekleri, mısırları ve daha sayamayacağım kadar çok olan ürünleri :) 
 dedim ya yukarıdaki bahçeye suyu salınca oltamızı da seben çayına attık. bu arada çocukluğumdan beri bu çayda balık tutarım hiç bir gölde, denizde bu kadar zevk almamışımdır balık tutarken. 
 beklemede :)
oradan geçen bir adam bu çaydan oltayla balık tutamacağımı hele ki ekmekle hiç tutamayacağımı söyledi ama bu iş biraz sabır biraz da usta işidir :) 

bu gece de bu kadar bu hafta yine yayladan manzaralarla bloğumda olacağım inşallah.  kendinize iyi bakın sağlıcakla kalın..

27 Temmuz 2012 Cuma

19 Temmuz 2012 Perşembe

kafa dinlemece

bu çarşamba günübirlik bi yayla turumuz oldu çok da güzel oldu :) nenemizin dedemizin elini öptükten sonra çayın kenarlarına doğru indik serin sulardan içtik. rakımı yüksek yerlerde çabuk yorulup acıkıyor insan eve dönüp yemek yedikten sonra evin önüne bahçeye inip meyveye sebzeye baktım öyle geçip gitti bir günüm daha...
 yolda durup topladığımız dağ çileklerinden bir tanesi

 çayın kenarından bi kare
 daha önce sera halindeki resmini koyduğum biberler

 bunlar da dağdan getirip bahçemize diktiğimiz çileklerden (bir ayda 3 kere çilek yeriz bunlardan )
 salata malzemelerimiz :) en sevdiğim kısımdır yayladayken hiç bir yemek olmasa dahi bahçeden domates biber soğan toplarım ve salata yapıp yerim ..

bu da göründüğü gibi kiraz ağacımız napolyonmuş filan hikaye bunun yanında. tamamen doğal:)

ramazandan sonra bi kamp yapmayı planlıyorum gelmek isteyenler mail yoluyla başvurabilirler :P 

kampta yapacaklarım :
balık tutmak
gece boyunca yakacağım ateş için odun toplamak 
mantar aramak
dağ çileği böğürtlen toplamak
hamak kurup kitap okumak
ızgarada balık 
semaverde çay
Daha ne olsun bi de sohbete arkadaş oldu mu tamamdır ;)

17 Temmuz 2012 Salı

akçakoca ereğli


geçtiğimiz cuma cumartesi günü güzel bi tatil yaptık sonunda. sıcaklardan bunaldık planımızı yaptık ve anında kaçtık :) çadırımızı her zamanki gibi yanımıza alarak tabii.. fotoğraf çekmeye pek fırsatım olmadı olanları koyuyorum. genel olarak gayet güzel bi tatildi deniz durgun ve sıcaktı. akçakocada biraz yosunluydu ama. ereğli her zamanki gibi favorimdir karadenizde. erdemir tesislerinde hizmet on numara :) deniz ilk 40 metrede boyu aşmıyor sevdiğim bir şeydir.(tabi sahilde iskele yoksa) çadırda kalmak da güzeldi akçakoca sahilinde gençler toplanmışlar gitar ve şarkılar eşiliğinde eğleniyorlar falan...yaz bitmeden bi tatil programım daha var inşallah gerçekleştirebilirim. ama bu sefer rotamız ege denizi olacak :)







google translate yanında halt etmiş bu adamların :) araştırmalarıma göre theair kelimesi mö 1000 yıllarından itibaren kullanılan  dillerin hiç birinde yok :P demgerous a filan hiç girmiyorum heralde dikkat çeksin diye böyle hatalı bi dil kullanmışlar çünkü turistin filan geldiği yok.


kuzenle birlikte akçakoca kalesinde

12 Temmuz 2012 Perşembe

bizim için artık bi klasik :)


T.Semih'le ayda bir tavuk sote yemek bizim için geleneksel hale geldi. Menümüzde göğüs etinden yapılmış sote, pilav, çoban salata ve kola olur her daim. hem dışarıya göre daha ucuz hem istediğimiz lezzette yemek yemiş oluyoruz. Mümkün olsa her hafta yeriz galiba:) Bu sefer ki mekanımız T.Semihin evinin balkonuydu. 

6 Temmuz 2012 Cuma

köy ve yok olan elma bahçemiz

 geçen haftasonu köyümüze gittik. boya badana yaptıktan sonra çocukluğumda bir müddet kalmıştım. o zamanlar çok büyük bir elma bahçemiz vardı dedem yaşlandığı için 5 10 senedir pek bakım görmedi bahçe. dolayısıyla elmalar da kurudu ve kesildi. soldaki resimde ağaçlıkların olduğu yere kadar elma ağacı vardı.


yandaki resimde ise yukarıdaki eve kadar farklı cinslerde elmalar dikiliydi. yıldız(marketlerde starking diye satılan cins) golden amasya cinslerinden vardı.
sebende(ilçemiz) yapılan elma festivallerinde de çeşitli yıllar en iyi elma ödüllerimiz mevcuttur:)



soldaki resim bağevinden çekilmiş olup görünen yerler hep bizim. eski hali gerçekten çok güzeldi insan böyle bomboş görünce üzülüyor. herkesçe bilinen atasözünü sık sık dile getirdik gezerken bakarsan bağ olur bakmazsan dağ...                                                          
 dedemle birlikte bağevinin balkonunda :) sınırlarımızı ağaçlarımızı göstererek anlattı bana.








 bu resimde de bahçemizin içinden geçen su kanalını görüyoruz
evimizin bahçesindeki dutlar da çok güzeldi.bazı dutlardan resmen şerbet akıyordu :)











27 Haziran 2012 Çarşamba

müziğine şarkılarına ve yorumlarına aşık olduğum kadınlar..

Sıla birtanedir benim için özellikle staj günlerinde ezberime aldım tüm şarkılarını


sonra funda arar özellikle bu şarkısının sözlerini beğendim.(2012 albümü şarkıları içinde) biraz tarz farklılığı da var bu sefer...

son olarak da göksel her albümünde sevdiğim bir şarkısı mutlaka olur. o şarkı da budur :)


her sene albüm çıkarmaları dileğiyle... böyle güzel müzikler dinlettikleri için de teşekkür ediyorum kendilerine:)




23 Haziran 2012 Cumartesi

ask.fm ye başlangıç

ask.fm adresini çoğu yerde gördüğümü hatırlıyorum ama şimdiye kadar merak edip bakmamıştım güzel bi siteye benziyor ilkokuldaki günlük anket defterlernin tam tersi :) araştırdım iyi kötü bir sürü yorumlar var kullananlar insanları yaftalayanlar da var ama ben bana nasıl sorular sorulacağını merak ettiğim için bi deneme yapmak istiyorum bakalım sonuç ne olacak.. sorularınızı buradan http://ask.fm/smheser bekliyor olacağım :)

tesisçi miyim neyim :)

çoooook küçükken elektrikçi olacağım dediğim günleri hatırlıyorum. teknoloji geliştikçe elektronik ve bilgisayar yaygınlaşınca da bilgiseyarcı olacam dediğim günler de oldu. ikincisi çevrenin etkisiyle olan şeylerdi tabiki de. ama ben anladım ki tesisçi doğmuşum ben :P bazı hocalarımız hor görebiliyor tabi AR-GE dışında bi işte çalışırsan fişçi şucu bucu diye yaftalıyorlar. öğrendikten sonra herşey kolay gelir ya tabi insana BAZI hocaların da böyle hitap etmesi bu yüzdendir diye düşünüyorum. Ben işin ticari kısmıyla da ilgilendiğim için elektrik bana daha cazip geldi/geliyor. (Ticaret de genlerimizde var:) o yüzden semih kardeşim gibi ben de imkanım olursa ek bir üniversite bitirmek istiyorum iktisadi ve idari bilimler alanında. rusçayı da 3. dil olarak CV me eklersem heralde "gloaballeşen dünyada" iyi bir iş adamı olabilirim. (bu arada içinde globalleşen dünya lafı geçen cümleleri duyunca hep gülesim gelir nedense:) şu sıralar iç tesisat çizimleri üzerinde uğraşıyoruz sağolsunlar mühendis bir abimizle teknisyeni bilgilerini paylaşmaktan çekinmiyorlar. büroları da çok müthiş kliması bilem var :). terasında da sallanan koltuk... bu işi bu yaz çözersem hedefime bir adım daha yaklaşmış olacağım inşallah. şimdilik hayatımdan gelişmeler bu kadar..
bir de türkiye geneli KPSS denemesine girdim ama pek iç açıcı değil evde çözdüğün denemelere benzemiyormuş meğerse :S

20 Haziran 2012 Çarşamba

boluuuuuu

ve yine boludayım :)  sevinmem için tek sebep sıcak+nem olan bi yerden sadece biraz daha az sıcak bi yere gelmem. gönül isterdiki bi deniz tatili yapalım ama nerde bizi yazlığına davet edecek arkadaş. (bu arada kimlerin yazlığı var bilmiyorum o da ayrı bi konu :) artık aibü'nün havuzuyla filan idare edecez napalım. haftasonu için bi yaylada kamp planımız var ormanın içinde çadırda kalmayı düşünüyoruz bakalım. her zamanki gibi mangal nargile semaver ve hamak keyfi mevcut :)

17 Haziran 2012 Pazar

yaz okulu

bize yine ada yolları gözüktü. yaz okuluna kalmanın en kötü yönü o sıcak ve nemde adada olmaktır. bi arabam olaydı da ders aralarında göle gideydim :P . inşallah bu son yaz okulum olur. yaz okulu dolayısı ile bi kaç gün bloguma bakamayacağım hoş zaten çok fazla da bişey yazdığım söylenemez ya... neyse kendinize iyi bakın en yakın zamanda yeni yazılarımla burada olacağım..

14 Haziran 2012 Perşembe

keyifsizim

2 gündür keyifsizmişim annem söyleyince farkettim sebebini bilmiyorum :S

8 Haziran 2012 Cuma

doğaya karışcam :)

sabah yaylaya gideceğim internet telefon pc olmayacak. Kitabım ve ailem yeter bana yaylada. Semaverde çay, mangalda et, çay kenarında piknik,hamakta uyku beni bekler :) canı çeken gelsin beklerim sayı önemli değil her daim bekleriz ;)

6 Haziran 2012 Çarşamba

okumak

Oturup 2 saat mola vermeden kitap okumayı özlemişim uzun zamandır vakit ayıramıyordum. Elif Şafak'tan Baba ve Piç i okuduktan sonra İskender Pala'nın Od isimli kitabına başladım akıcı. olayları ve yaşanılan zamanı betimlemesi çok başarılı. Ben betimlemenin fazla olduğu kitapları sevmem zaten. hayal gücüm geniştir istediğim şekilde canlandırmayı severim, yazarın beni belli yere kadar yönlendirmesini isterim. Bir keresinde bi roman okumuştum lise yıllarımdaydı. O kadar çok ayrıntılı betimleme yapmış ki olay neydi unutuyorsun. Hiç abartmıyorum romanda şöyle tasvirler yapılıyordu: Ormanda karşısına bir kurt çıkmıştı boyu ne uzun ne kısaydı yaklaşık 8 aylık kadardı tüğleri alacalıydı dişleri belindeki bıçaktan bile keskin pençeleri suratı kadar vardı sesi hırıltılı ve tehditkardı adımları hedefine yaklaştıkça hızlanıyordu bunu gören albert birden ölümü hatırladı ve yakınlarından en son anneannesini. Etrafı siyah yuvarlak taşlarla çevrili  üstünde hastayım dedim dedim inanmadınız bak ne oldu şimdi yazan mezar taşını ve her ziyarete gittiğinde götürdüğü mavili morlu köylerinin üstündeki kayalıklarda yetişen ve kimsenin çıkamadığı bir yerde yetişen çiçekler aklına geldi. şimdi burada olay neydi betimlemeler seni nereye getirdi bana adamın karşısına canavar gibi bi kurt çıktı de ben onu kafamda canlandırırım :)
Her neyse İskender Pala'nın Od isimli romanı güzel tavsiye ederim. Güzel diyorum çünkü 2 saat başından kalkamadım Yunus Emre'nin hayatını yani İnsana duyulan sevginin, aşkın Allah a olan aşka dönüşmesini anlatıyor yazar. Elif Şafak'ın Aşk isimli kitabında da Mevlana Hazretlerinin hayatı benzer şekilde anlatılmıştı. Bu tarz romanları okurken gerçek AŞK ın insana ya da herhangi birşeye değilde hiçbir zaman değişmeyen Tek olan Allah a olabileceğini tekrar tekrar görmek beni Yalnızca ona bel bağlamaya, ona muhtaç kalmaya sevkediyor. Dünyalık aşkların her zaman dert tasa getirdiğini ama ilahi aşkın hep mutlulukla sonuçlandığını gösteriyor. Gerçekten öyle değil mi birisine aşık olursun aşık olduğun özelliği maddi ya da manevi güzelliğidir. Ama bir gün gelir ya o değişir ya da senin güzellik görecililiğin. Güvendiğin kim varsa ya da ne varsa bi anda yok olabilir hayatında. O zaman senin o şeye karşı duyduğun sevgi ve aşk sana çekilemeyen bir ızdırap verebilir. O yoksa bende olmayayım dersin gözün hiç birşeyi görmez olur ama yarana derman olan bulunmaz-O'ndan(c.c) başka-. O yüzden öyle birşeye bağlanacaksın ki imdat dediğinde yetişecek hiç bir zaman seni unutmayacak sana senden daha yakın. İşte O Allah'tır(c.c) Kuluna karşı sonsuz merhamet sahibi. Bir insana Allah dost ise ona bütün dünya küsse önemi yok. Derdimiz de ondan gelsin dermanımızda-Amin- Yazarlarımız da böyle kitaplar yazmaya devam ederler inşallah biz de kitap okuma keyfine varalım her daim. 

3 Haziran 2012 Pazar

Önyargı ve yanlış anlaşılmalar üzerine...

    Klasik olacak ama Einstein'ın bi sözü var ya "Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan zordur" diye bugün bizim milletimize daha uygun bi söz olduğunu anladım. Müslüman bir insana yakışmayan bir söz aslında. Çünkü gerçek bir müslümanın, müslüman kardeşini hemen bir hareketiyle, görüntüsüyle, yanlışıyla kötü olarak değerlendirmemesi gerekir. Her zaman hüsnü zan (bir kişi hakkında iyi düşünmek) etmelidir. Bir iki yanlışla insanları dinden çıkarırsak onları kafir ilan edersek ülkemizde müslüman kalmaz bırakın ülkemizi dünyada kalmaz. (hiç yanlış yapmayanları tenzih ederim mutlak onlardan da vardır) beşer elbet şaşar.  Bir organizasyonda ilahi okuyan bir kardeşimiz ezanı yanlış okumuş. Sehven (unutarak, yanılarak) EşhedüenneMuhammederresulullah kısmını atlamış. Bunu gören din düşmanları da hemen bütün bir programın içinden yanlış okunan ezanı keserek servis etmişler. Milletimiz de durur mu fırsat bu fırsat hemen yapıştıralım kafir damgasını siz nasıl müslümansınız da nasıl çıkarırsınız Muhammed(s.a.v) in ismini de böyle diyalog mu olurmuş diyaloğunuz batsın cehennemin dibine gidin vs vs... Ben işin diyalog kısmında filan değilim kurum kuruluş vs beni ilgilendirmiyor orada kim olursa olsun böyle bir zan altında kalmamalıydı. Biz bir yanılma yanlışlık olduğunu düşünmeliydik müslüman olarak. Neden kasıtlı olarak söylemesin ki...? Okuduğu ezanın arkasından sayamayacağınız kadar salavat getiren, içinde Muhammed (s.a.v) geçen ilahiler söyleyen bir insan, neden ezan okurken  EşhedüenneMuhammederresulullah kısmını bilerek atlamış olsun ?
     Böyle bi olaydan sonra mı #Muhammedurrasulullah TT olmalıydı? Neden normal zamanlarda anmıyoruz zikretmiyoruz ismini? Birileri bizi galeyana getiriyor din üzerinden birbirimize düşürüyor ancak o zaman savunuyoruz değil mi? Biraz kendimize gelelim!!! Birilerini dini konular hakkında eleştirirken önce kendimize bir bakalım biz neler yapıyoruz, şimdiye kadar ne kadar günah işleyip hangilerini tövbe edip bırakmışız, Kur'an okumayı biliyor muyuz, namaz kılıyor muyuz kısacası dini vecibeleri yerine getirebiliyor muyuz biz kimiz de başkalarının dini yaşama biçimleri hakkında yorum yapabiliyoruz bi düşünmemiz lazım!! Hadisi şerife göre(Tırmizi) “Hangi kişi kardeşine kâfir derse, şüphesiz ki kâfirlik ikisinden birine döner; eğer dediği gibiyse (bir vebâl gerekmez) aksi hâlde (bu suçlama) kendine döner.’  
      İzlediğim videolardaki yorumlara binaen yazdım bu yazımı. İnsanlar tanıyıp bilmedikleri kişi ve kurumlara bu kadar kolay sayıp sövebiliyorken kendimi çok rahatsız hissettim nedense. Belki de hepimiz rahatsız olmalıyız bu konuda. Sonuçta müslüman olarak orada İslamı tebliğ amacındaki bir kardeşimiz hakkında -hangi kurum ve kuruluşa ait olursa olsun- böyle sui zanda (kötü düşünceler içerisinde) bulunmamalıyız.      Şimdi videonun aslını koyacağım lütfen sonuna kadar izleyiniz.


2 Haziran 2012 Cumartesi

Türkçe Olimpiyatları

Bu akşam tevafuken rastladığım Türkçe Olimpiyatlarında Bolu yöresinden halk oyunları oynayan Azeri gardaşlarımızı görünce çok heyecanlandım. Sanki hep bu yöredelermiş de yıllardır oynuyorlarmış gibiydi gösterileri. Zamanında ben de "aman ördek" oyununa alınmıştım ilkokuldayken. Ama bu kadar içten oynayamadım onlar gibi. Türkçe Olimpiyatları diye başlık attım ama ne anlatmakla ne de tartışmakla bitmez bu konu. Ben sadece Bolulu olarak izlemekten zevk aldığım videoyu paylaşacağım...İyi seyirler

31 Mayıs 2012 Perşembe

Kanuni demiş ki

halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi 
olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...


sağa sola gidemediğim şu günlerde biz de anladık doğruluğunu dualarınızla en yakın zamanda iyileşirim inşallah. Daha gezecek çok yerim var da :)

27 Mayıs 2012 Pazar

you are my sunshine

Elif Şafak'ın Baba ve Piç isimli kitabında sürekli ismi geçen sanatçıyı yani Johnny Cash i google dan arattım sonra youtube dan bi kaç şarkısını dinledim yorumlarda adele in ismi geçiyordu sonra birden aklıma kate perry nin klibi geldi sonra kate perry nin the one that got away şarkısını açıp sonunda çalan şarkıyı dinledim ve johnny cash ile aynı sese sahip olduklarını düşündüm sonra içinden bi şarkı sözü seçtim you are my sunshine diyordu johnny cash you are my sunshine yazdım sonuç bu :)

güzel şarkıymış tavsiye ederim

Kendimiz olalım

Kendimiz olalım bizi biz olarak seven birileri mutlaka olacaktır. Neden acaba bu içimizdeki başkalarına benzeme başkaları gibi olma duygusu. Ben öss de Türkiye birincisi olsaydım ne olurdu olmadım ne oldu? ya da bölüm birincisi olmam kimin işine yarar ki? Bizim iyiliğimizi düşünen insanlar bizi değiştirmeye kalkabilirler, bence en doğrusu yalnızca yol göstermeleri ve örnek olmalarıdır. İnsan sevdiği işte ve sevdiği kişilerle olmalı. Şimdi paylaşacağım Acayip hikayeler isimli dizi, içinde bulunmuş olduğumuz, bulunduğumuz ya da bulunabileceğimiz ama farkında olmadığımız şeyleri bize gösteriyor. Farkındalığınızın artması temennisiyle...

26 Mayıs 2012 Cumartesi

yaylaya göç..

Sıcak yaz günlerinin vazgeçilmez kaçamak yeri yayladır benim için. 9 yaşımdan beri her yaz gider kalırım. Önceden dedemlerin hayvanları vardı akşam geldiklerinde dama koymak için peşlerinde az koşmadım :) şimdi dedemler yaşlandıkları için hayvan alamıyorlar ama bahçe ile uğraşıyorlar. Eski insanlar boş dur(a)muyor yani.

Bugün köyden yaylaya göç için yardıma gittim. Bi araba odun yaptık malum havalar soğuk. Genelde ayda bir filan yaparız yaktıkça gideriz yani odun toplamaya. İnsanlar çok acıkınca yiyemeyecekleri kadar yemek söylerler ya bizde çok üşüdüğümüz için çok odun topladık :) Ha birde her zaman büyük bi araba bulmak zor onun için.

Gidince ilk işim çanak anteni takmak oldu malum yaşlılar habersiz (gerçi dedem ona acans -ajans- diyor ama) duramıyor. Bozuk olan televizyonlar için yaylada ben varsam kesin çağırırlar. Bugün de öyle oldu. Bi televizyon uydu tamiri yaptık hayır duası aldık dedelerimizden neticede.

Eskiden elektrik yokken daha bi eğlenceliydi sanki  yayla. Akşamları arkadaşlarla ateş yakar patates közlerdik, sohbet ederdik. Ateşin başında gitar eşliğinde şarkılar söylerdik. Şimdi televizyon vs olunca çocuklar (yeni nesil) evden çıkmıyorlar. Biz de sadece eski yayla çocukları olarak bir araya geldiğimizde birimizin evinin bahçesinde semaverde çayımızla muhabbet edebiliyoruz Şu anda evimizde 7 24 sıcak su, buzdolabı, çamaşır makinesi, kettle fırın herşey var yani anlayacağınız. Önceden ekmekler dışarıda fırında pişirilirdi. Yemekler, süt ve süt ürünleri bozulmasın diye aralık dediğimiz evin kuzey kısmında soğuk bi bölmede dururdu bozulmaması için. Akşamları da gaz lambası ile otururduk zaten yatsı ezanından sonra da yatılırdı. Gece yıldızlar daha bi parlaktı o zamanlar şimdi sokak lambaları azalttı o ışıltıyı. Bir tek telefon çekmiyor işte gidince kafa dinleyebiliyorsun yani :) Dolayısıyla internet de yok. Gittiğimde mutlaka bir uğraş bulurum kendime. Dağlarda gezintiye çıkarım, kitap okurum, çayın kenarında balıklara bakarım bazen tutmaya çalışırım vs.

Bugün biraz yorucu geçti aslında tatlı bi yorgunluk insan sevdiği kişiler için birşeyler yapınca mutlu oluyor doğal olarak. O yüzden yorgunluk geri planda kalıyor yaptığın işin yanında.




Yayladan izlenimlerimize ilerleyen bölümlerimizde tekrardan yer vereceğim kendinize iyi bakın sabırla okuduğunuz için teşekkürü bir borç bilirim. Yaylamıza da her zaman beklerim :)

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Son zamanlarda dilime takılan şarkıdır bu

Oynadığım oyununda (Assasign Creed 3) trailer song u olan bu şarkı çok hoşuma gitti dilime takılmasından da belli oluyo zaten :P

11 Mayıs 2012 Cuma

-Tercüman-ı hal-

Bazen duygularımızı anlatacak kelimeler bulamayız ama birisi bi şarkı söyler birisi bi şiir yazar işte onlar duygularımıza tercüman olur.. 

AFFETMEM
Eskisi kadar özlemiyorum seni,
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda..
Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor..
Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.
Biraz yorgunum..
Biraz kırgın..
Biraz da kirletti sensizlik beni !
Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
“İyiyimler” yamaladım dilime.
Tedirginim aslında, seni unutuyor olmak,
Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni..
Gel diye beklemiyorum artık,
Hatta istemiyorum gelmeni..
Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.
Arasıra geliyorsun aklıma, banane diyorum
Benim derdim yeter bana banane !
Alıştım mı yokluğuna ?
Vaz mı geçiyorum, varlığından ?
Tedirginim aslında,
Ya başkasını seversem ?
İnan o zaman seni hayatım boyunca affetmem. 


Özdemir ASAF

8 Mayıs 2012 Salı

kıssadan hisse

Leyla ile Mecnun dizisini neredeyse ilk yayınlandığı günden beri takip ederim. Bu dizi (herkeste olduğu gibi) ilk izlediğimde çok saçma gelmişti. Ama bi bölümüne bakarak karar vermek istemedim sonra baktım ki absürd olduğu kadar bağlayıcı da. Aslında çok mesaj var dizide. Tabi izleyicilerin anlaması için biraz gündemi takip etmeleri ve yaşanmışlık gerekiyor. Aşk hayatı, iş hayatı,,aile hayatı, okul vs gibi sosyal olayları işlerken güzel mesajlar veriliyor. Mesajı aramaya gerek yok burda bi mesaj mı var dokundurma mı yapmışlar falan... Direkt gözlerinizin önüne seriyorlar. İzlerken de diyorsunuz ki aha bunu ben de yaptım aynısını yaşadım vs vs. oradaki karakterlerin yaşanan olay karşısındaki tepkileri bazen size rehberlik bile edebiliyor. Kısacası benim için öve öve bitirilemeyecek bir dizi :) İzlemeye niyet eden kişilere tavsiyem bir iki bölümde saçma deyip bırakmayın. Önyargılı olmayın dizinin herhangi bir kişiye kuruma ve görüşe yaranma gibi bir amacı yok eleştirdikleri konular insanların yararına olması gereken şeyler. Yazımı çok sevdiğim İsmail abinin bir videosunu ekleyerek bitiriyorum hoşçakalın...

7 Mayıs 2012 Pazartesi

ve Finaller başlar...


     Finallere hazırlanmak için bizim müdürle (T.Semih Özçelik oluyor: kendisi :) Boluya geldik. Adada sıcaklar yemek hazırlama vs gibi şeyler olunca bana da ailemin yanında çalışmak daha uygun geldi. Sıla-ı rahimi (eş dost ziyareti) daha önceden yaptığımız için fazla bi yer gezmeden direkt dersin başına oturduk.
      Kafama takılan yerleri babamla konuştuk tartıştık. Bana eski kitaplarından birini de çıkarıp verdi -masanın üstünde duruyor- kitap da çok işime yaradı baya ayrıntılı işlenmiş konular :) Tekrardan anladım ki insan bi konuyu başka biriyle konuşurken ve tartışırken daha iyi anlıyor :) katkılarında dolayı da babama teşekkürü bir borç bilirim.
      Ders çalışırken de sosyal medyaya uzak kalmadık tabi ki facebook ve twitter daima yanımızdaydı :) Aklımıza takılan herşey için de google :)
      Bana kalırsa yeteri kadar çalıştım Allah emeklerimizi zayi etmez inşallah. Hepimizin başarılı olacağı bi sınav olması temennisiyle. Allah a emanet olun..

7 Mart 2012 Çarşamba

Yalnızlık...

Çok sevdiğim bir dizideki yalnızlık tanımı.. Kim bilir kaç tane sayfada blogda yayınlanmıştır ama bunu sizlerle blogumda paylaşmadan edemeyeceğim.. Söz romantik haydutta..

5 Mart 2012 Pazartesi

Açılış

Uzun zamandır açmayı düşündüğüm blogumu sonunda hizmete sunuyorum.. Blogumda hayatın içinden olaylar, gündeme dair konular, edebi ve sanatsal eleştirilere yer vermeyi düşünüyorum. Sizin de eleştiri ve yorumlarınızla iyi bir blog oluşturmayı diliyorum.. Takip edenlere şimdiden teşekkür ediyorum..